ANTALYA
Akdeniz'in başkenti olarak kabul ediliyor Antal¬ya. İnsanlık tarihine kesintisiz tanıklık etmiş Anado¬lu topraklarının en zengin geçmişine sahip köşelerinden biri Antalya. Sınırları içindeki üç antik kültür bölgesinden Lykia, Pamphylia ve Pisidia'ya ait izler zengin bir arkeolojik gezi seçenekleri sunuyor.
Plajlar
Konyaaltı Plajı: Antalya'nın 3 km. batısında. Plajın uzunluğu 7 km.
Lara Plajı: Antalya'nın 12 km. doğusundaki plaj ince kumlu. Bölgede pansiyon ve otel gibi konakla¬ma tesisleri de var.
Adalar Plajı: Karaalioğlu Parkında soyunma kabinleri olan, kayalık bir plaj.
Rafting
Köprüçay, Manavgat, Dragon ve Göksu rafting sporuna uygun. Antalya'ya en yakın olanı şehrin doğusundaki Köprüçay'ın uzaklığı ise 50 km. Par¬kur, Beşkonak köyünün 5 km. kuzeyinden başlıyor, nehirde aşılacak toplam mesafe 15 km.
ANTALYA GEZİLECEK YERLER
Kaleiçi : Antalya'nın tarihi çekirdek kenti adıy¬la tanımlanan Kaleiçi semti çağlar boyu çeşitli uy-garlıklara tanık oldu. Bergama Krallığı döneminde yapılan Kaleiçi'nde bugün pek çok konaklama tesi¬si var. Sahip olduğu tarihi özellikler turistlerin ilgi odağı. Hadrianus Kapısı, Hıdırlık Kulesi, Yivli Mi¬nare, Kesik Minare, Oyuncak Müzesi ve Antalya'nın tarihi limanı Kaleiçi'nde görülecek başlıca eserler.
Hadrianus Kapısı : Roma İmparatorluğunun en ünlü imparatorlarından Hadrianus, Küçük Asya gezisi sırasında Attaleia'ya da uğradı. Onun onu¬runa Hadrianus Kapısı inşa ettirildi. Bugün kent içinde Üç Kapılar mevkiinde bulunuyor. Kapı kent surlarından kale içine geçişi sağlıyor. Özgün hali üç kemerli ve iki katlı olan kapının bugün restore edi¬len ilk katı ayakta.
Antalya Müzesi : Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İtalyanlar 28 Mart 1919 tarihinde Antalya'yı işgal eder ve eski eserleri toplamaya kalkışırlar. Bunun üzerine, o sırada Antalya Lisesi'nde öğ-retmenlik yapan Süleyman Fikri Bey, Antalya Mutasarrıflığı'na başvurarak, 15 Ekim 1919 tari-hinde kendisini fahri asar-ı atika (eski eser) memu¬ru tayin ettirir ve müze kurma girişimlerine başlar. İlk olarak Antalya merkezinde yer alan eski eserleri Tekeli Mehmet Paşa Camii karşısında bulunan terk edilmiş Bayraktar Baba Türbesinde toplayarak bir depo müze oluşturur ve Antalya Müzesinin ilk te¬melini atar. 1922 yılında Antalya Müzesi, mübade¬leyle giden Rumların geride bıraktığı beş kiliseden biri olan Panaya Kilisesine (Alaaddin Camii) taşın¬mıştır. Müze 1937 yılında ikinci binası olan Yivli Minare Camii'ne taşınır ve 1972 yılma kadar bu¬rada hizmet verir. 1972 yılında ise Antalya Müze¬si günümüzdeki binasına kavuşur. Antalya Müze¬si, toplam 13 adet teşhir salonu, çocuk bölümü ve açık hava galerilerinden oluşuyor. Müzede toplam 7 bin 20 eser kronolojik ve konularına göre teşhir ediliyor. Müze koleksiyonundaki eserlerin büyük bölümü bölgede yapılan kazılardan elde edilmiş ve etnoğrafik eserler de uzmanlarca yine ait oldukla¬rı yörelerden derlenmiştir. Özellikle Perge'de bulu¬nan Roma dönemi heykeltıraşlık eserleriyle ve son yıllarda müze kurtarma kazılarından ortaya çıkan ünik buluntularıyla Antalya Müzesi 1988 yılında aldığı "Avrupa Konseyi Özel Ödülü" ile dünyanın önemli müzeleri arasında sayılıyor.
Suna & İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Enstitüsü : Kaleçi'nde yer alan enstitüde, Antal¬ya ve çevresinin tarihi, arkeolojik, etnoğrafik ve kültürel değerleri araştırılıyor ve bölgesel bir arşiv oluşturmaya yönelik bilimsel çalışmalar yapılıyor. Enstitü, resmi tatil günleri dışında, her gün 09:00-18:00 arası araştırmacılara açık.
Düden Şelaleleri : Antalya'nın kıyısını şekillen¬diren falezler, Konya altı ile Lara arasında kalan bö-lümü denizden yüksek bir konuma getirir. Şehrin içinden geçen birçok akarsu falezlerin üzerinden kü¬çük şelaleler yaparak Akdeniz'in derin mavisiyle bu¬luşur. Bu şelalelerin en büyüğü, Aşağı Düden (Dü¬den 2) Şelalesi 50 metreden gürültüler kopararak Lara'da denize iner. Aşağı Düdenden 15 kilometre kuzeyde, asıl kaynak olan Düdenbaşı Şelalesi yer alır. Bazı kaynaklarda İskender, Düden 1 veya Yuka¬rı Düden olarak da anılan bu şelale, Antalya merkeze 8 kilometre uzaklıktadır. Geniş bir tül gibi dökülen şelalenin suları, altındaki büyük bir mağarayı saklar. Sık ağaçlar arasında güneş ışıklarıyla oynaşan şelale¬nin çevresi, her daim nemli havasıyla ünlüdür. Kaya mezarlarına da rastlanan bu bölge geçtiğimiz yıllar¬da piknik ve mesire yeri olarak düzenlendi. Düden Şelalesinin asıl kaynağı denizle buluşma noktasına varıncaya kadar bir görünüp bir kaybolur, yeryüzüy¬le saklambaç oynayarak yol alır. Düdenbaşı'ndan 20 kilometre uzaklıktaki Kırkgöz mevkiinden do¬ğan su, Pınarbaşı'ndan gelen gözeyle birleştikten bir süre sonra Bıyıklı Düden'de tekrar yer altına iner. Daha sonra Varsak yakınlarındaki bir çöküntüde günışığına kavuşan akarsu, önce Düdenbaşı'nda, ar¬dından Koyunlar regülatöründe kollara ayrılarak en görkemlisi Aşağı Düden olmak üzere denize dökü¬len çeşitli şelaleleri oluşturur peş peşe.
Kepezaltı ve Kepezüstü Dinlenme Yeri : Şehir merkezine yaklaşık 8-10 km. uzaklıkta. Hafta sonu tatili için tercih ediliyor. Kepezaltı piknik alanında hayvanat bahçesi de var. Kepezüstü piknik alanının hemen yanında, "Balık ve Pekin Ördeği Üretme ve Yetiştirme Yeri" bulunuyor.
Güllük Dağı Milli Parkı : Antalya'nın Korkute¬li ilçesinde, Toroslar'ın yükseklerinde bulunuyor. Sarp kayalıklarla, kanyonlarla süslü milli park Ak¬deniz bitki topluluklarını sergileyen orman ve ma-kilerle kaplı. Alan ayrıca dağ keçisi, alageyik, kartal gibi türleri barındırıyor. Güllük Dağının yamaçla¬rındaki Termessos antik kenti, milli parkın bir di¬ğer zenginliği. Kentin surları, kuleleri, kral yolu ge¬zilebilir. Milli parkta ziyaretçiler için düzenlenmiş piknik ve kamp yerleri bulunuyor. Yakındaki Güver Kanyonu Tabiat Parkı, yörenin bir diğer görkemli doğal varlığı; kanyon 115 metrelik derinliğiyle baş döndürücü bir güzelliğe sahip.
Termessos : Pisidia bölgesindeki bu dağ kenti, Antalya'nın 34 kilometre kuzeybatısında, Güllük (Solymos) Dağı eteklerinde deniz seviyesinden 1665 metre yükseklikte bir platform üzerinde kurulmuş¬tu. Günümüze kadar gelen yazıtlarda Termessosluların kendilerini Solym halkı diye andıklarını görü¬yoruz. Strabon da buradaki halkın Solym dili denilen yerel bir dilde konuştuklarını belirtiyor. Zaman içeri¬sinde Solym halkı Hellenleşmiş ve dillerinden geriye yalnızca birkaç özel isim kalmıştı. Kentin ne zaman kurulduğu bilinmiyor. Homeros, Solymos halkından bahsetse de Termessos kenti ilk defa Arrianos'un IÖ 333 yılında Büyük İskender'in seferini anlattığı ese¬rinde karşımıza çıkıyor. Ormanla bütünleşmiş mi¬mari kalıntılarıyla etkileyici bir kent. Öne çıkan ya¬pılardan biri zemini taş bloklarla kaplı, üç yönden sütunlu galerilerle çevrili agorası.
Köprülü Kanyon Milli Parkı : Antalya sınırları içinde ve şehir merkezine 85 km. Köprüçay üzerin-deki Köprülü Kanyon Milli Parkı, blok kayalardan oluşan yüksek duvarlarıyla Anadolu'nun en hey¬betli kanyonlarından biri. Uzunluğu 14 kilometreyi bulan kanyonu çam, göknar, ardıç ve sedir ağaçla¬rından oluşan ormanlar kuşatıyor; çok sayıda pınar da görkemli akışlarıyla yüksek kayaların dibinden Köprüçay'a karışıyor. Türkiye'de rafting sporunun gözde adreslerinden Köprülü Kanyon çevresinde, Toroslar'ın yükseklerinde çok sayıda antik kent ka¬lıntısı da var. Suyun kalkerli arazide binlerce yılda yarattığı "lapyalar" ve yörede "adam kayalar" diye bilinen oluşumlar kanyonun zenginlikleri arasında.
Başta Beşkonak olmak üzere çevre köylerde konak¬lama ve yemek seçenekleri bulunuyor.
Kurşunlu Şelalesi : Havaalanından üç kilomet¬re sonra sola dönen Isparta Antalya karayolunun 7. kilometresinde yer alan Kurşunlu şelalesi, 18 met¬re yükseklikten dökülüyor. Yaklaşık iki kilometre¬lik bir kanyon içinde kalan ve 1991 yılında hizme¬te açılan Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı, kızılcam, defne, harnup, zeytin, söğüt ve incir ağaçlarıyla be¬zeli. Seyir terasları ve yürüyüş yollarıyla gezilebilen 33 hektarlık alan, zengin bir bitki örtüsüyle kaplı. Suyun oluşturduğu gölet, restore edilen eski bir değirmen ve kır gazinolarıyla gerçek bir dinlenme mekânı Kurşunlu Şelalesi.
Saklıkent : Denize en yakın kayak merkezi. Antalya'ya uzaklığı 50 km., yolun son 7 km.'si hariç tümü asfalt. Saklıkent'te taksi, minibüs ve otobüs¬lerden giriş ücreti almıyor. Kayak mevsimi ocak-mart arası. Merkezde iki teleski var. Teleskilerden biri 690 m., diğeri ise 800 m.'ye ulaşıyor. Kayak, kayak ayakkabısı ve baton kiralayabilirsiniz. Ayrıca Saklıkent'te 20 kişilik pansiyon var.
Karain Mağarası : Korkuteli'ne 12 km. uzaklık¬taki mağara, Prehistorik yerleşme yeri. Paleolitik çağdan beri kullanılan, Hellenistik ve Roma devir¬lerinde dinsel merkez kabul edilen mağaranın bu¬luntularının sergilendiği müze bir süredir kapalı.
Magydos : Antalya kent merkezinin 8 km. batısın¬daki plaj ile askeri bölge arasındaki Magydos’un adı, antik kaynaklarda İÖ 4. yüzyıldan itibaren yer alıyor. Şimdiki durumda ören yerinin bir bölümünü küçük bir NATO üssü kaplamakta. Kentte ilk göze çarpan kalıntı, yaklaşık 228 m. uzunluk ve genişlikteki ya¬pay liman. Kıyıda ise hamam ve arkadaki hafif eğimli yamaçta açık kanalıyla bir sukemeri görmeye değer.
Perge : Aksu ilçesinin 2 km. kuzeyinde. Antik-çağ Anadolu'sunun metropollerinden Perge. Ziya-retçilerini görkemli kalıntılarla karşılıyor. Mitolojik anlatıya göre Perge İÖ 2. binyılm sonlarında Troia Savaşı kahramanları Mopsos ve Kalkhas'ın liderli¬ğinde Argos'tan gelen göçmenler tarafından kurul¬du. Artemis Pergaia kültü ise kentin adının antik dünyanın dört bir yanında duyulmasını sağladı, Artemisi'nin tapmağının yeri ise halen gizemini koruyor. Buna karşın mitolojik sahnelerle bezeli bir tiyatro, çok iyi korunmuş bir stadion ve Bithynia valisinin kızma ait lahit Perge'nin anlatabilecekle¬rinden sadece birkaçı. Agora, sütunlu cadde, anıtsal kapılar ve diğer anıtsal yapılarıyla Perge modern şe¬hir planlamacılarını kıskandıracak düzeyde. Perge antik kenti batı nekropolünde 2003 yılında bulu¬nan lahit aynı yıl Antalya Arkeoloji Müzesi'ne ta¬şındı. İki katlı bir mezar yapısı içerisinde bulunan lahit Roma dönemine ait. Kapağında mezar sahi¬bi ve eşinin uzanır vaziyette portreleri var. Lahitin teknesinde ise Dionysos ile ilgili mitolojik bir sah¬ne yer alıyor. Antalya Müzesinde yer alan heykelle¬rin büyük bölümü 1946'dan beri devam eden Perge kazılarında bulundu. Tanrı Apollon gibi heykellerin çoğu Yunan orijinallerine dayanan Roma impara¬torluk dönemi mermer kopyalardır
Sillyon : Antalya-Alanya yolunun 33. km.'sindeki sapağın soldaki yolundan 6 km. gidildiğinde ulaşı¬lan kent, 200 m. yükseklikteki bir tepenin üzerine kurulu. Ulaşılması güç bir akropole sahip Sillyon, Pamphylia kentleri arasında pek öne çıkamamıştı. Ancak korunaklı konumu sebebi ile Pers yönetimi sırasında burada bir garnizon kurulmuş, bu saye¬de de Büyük İskender'e karşı koymayı başarmıştı. Bugün doğal tahribata açık durumdaki kentte acil koruma önlemleri alınması gerekiyor. Hellenistik devir surları, tiyatro, odeon, stadium ve saray oldu¬ğu düşünülen bir yapı kentte görülebilen kalıntılar¬dan. Sillyon'un batısında ise kayaya oyularak yapıl¬mış dörtgen biçimli mezarlar var.
Selge : Manavgat ilçesine bağlı Serik köyünün 3 km. batısında, Toroslar'ın batı ucunda. Toros Dağlarının güney eteklerinde ulaşılması güç bir yer¬de kurulu Selge. Yakın zamana kadar buradaki Altınkaya köyü de Selge'nin devamı olan Zerk adıyla anılıyordu. Etrafında su kaynağı dahi bulunmayan kentin rakımı 900 metre. Ziraata uygun alanların bulunmaması kentten söz eden Strabon'un, üzerin¬deki zeytinlikler ve otlaklardan bahsettiği verimli toprakların kentin kırsalında olduğunu akla getiri¬yor. İÖ 5. yüzyılda Aspendos örneklerine çok ben¬zeyen sikkeleriyle Pisidia bölgesinin en erken sikke basan kenti Selge olmuştu. Kente giderken karşı-mıza çıkan ilk yapı Eurymedon'un (Köprüçay) ak¬tığı derin vadiyi aşan Roma köprüsüdür. Bugün de kullanılan köprü ilk günkü kadar sağlam. Köprüyü aşan bol kıvrımlı yol önce Altınkaya köyüne ve yanı başındaki Selge'ye varır. Üç tepe üzerine kurulan kentin en sağlam yapısı tiyatrodur. Günümüze ula¬şan kalıntıların çoğu İS 2. yüzyıla ait.
Aspendos : Serik ilçesinin Belkıs köyünde. Bi¬linen en iyi korunmuş antik tiyatrolardan biriAspendos Tiyatrosu. Bu durumunu Selçuklular ta¬rafından kervansaray olarak kullanılmasına borçlu. İS 2. yüzyılda inşa edilen tiyatronun sahne binası neredeyse özgün yüksekliğine kadar ayakta. Aspen¬dos Tiyatrosunda bugün bir gösteri izlemek ne ka¬dar heyecan verici olsa da, yeterli akustiğe rağmen kullanılan ses sistemleri yapıya zarar veriyor. Aspen¬dos mitolojik anlatıya göre, Mopsos'un önderliğin¬deki Argoslu göçmenler tarafından kurulmuştu ve İÖ 5. yüzyıla ait sikkeleri üzerinde Estewediiys adı geçiyordu. Bilindiği kadarıyla Pamphylia bölgesin¬de Side dışında, bu kadar erken sikke basan bir kent yok. Kuşkusuz Aspendos o dönemde bölgenin güç¬lü kentlerinden biriydi. Doğusundan akan Köprüçay (Eurymedon) ile Akdeniz'e bağlanan kent bu sayede İÖ 468'de Eurymedon Savaşından önce Pers donan¬masının demir atabildiği yerdi. Aspendos'tan geriye Roma döneminin kalıntıları kalmıştır. Antikçağın en iyi durumdaki yapılarından tiyatrosu en tanına¬nı olsa da bu tiyatronun yaslandığı tepenin üzerinde daha başka yapılar da var. Derin bir vadiyle ikiye ay¬rılan tepede agora, bazilika, meclis binası ve anıtsal çeşme yapısı yer alıyor. Yaklaşık 20 kilometre uzun¬luğundaki sukemerleri ve tepenin aşağısındaki düz¬lüklerde hamam ve gymnasion olarak kullanıldığı düşünülen yapılarla bir stadion da bulunuyor.
Alacadağ : Antalya il sınırları içinde, Finike'ye 25 km. uzaklıkta. Nadir ağaç türlerini içine alan 20'den fazla ağaç türüyle arboretum özelliği var. Anıt ağaç niteliği gösteren yaşlı ağaçlar, bozulma¬mış nitelikte doğal yapı ve zengin bir yaban hayatı bir arada barındırıyor.
Çığlıkara : Elmalı'nın 16 kilometre güneyinde Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanı; giriş kapılarından biri Avlan Gölü. Yaşı bini aşan anıtsal sedir ağaçla¬rı, Çığlıkara'nın en önemli hazineleri; dünyanın tek saf sedir ormanı da burada bulunuyor. Alanın diğer anıtsal varlıkları da kokulu ardıçlar. Yılkı atlarının hareketlendirdiği Çığlıkara vaşaktan kirpiye çok sa¬yıda yaban hayvanı barındırıyor. Bu dağlık orman¬lık alandan ağaçkakanların, şahinlerin, kartalla¬rın sesi eksik olmuyor. Çayırlık alanlar, dereler de Çığlıkara'ya eşsiz peyzaj güzellikleri kazandırıyor. Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanı'nda kamp seçene¬ğinin dışında misafirhane de bulunuyor.
Bey Dağları : Teke Yarımadasında V şeklinde iki koldan oluşuyor Bey Dağlan. Yamaçları sedir ve çamlarla örtülü sıradağın iki kolunun arasında Ala-kır Vadisi uzanıyor. Kızlarsivrisi, 3 bin 69 metrelik zirvesiyle en yüksek noktası. Birbirinden güzel pek çok yaylaya sahip; dinlenme ve kayak merkezinin bulunduğu Saklıkent bunlardan biri. Mayıs haziran aylarında bin bir çiçekle süslenen Beydağı Yaylası ise sıradağın kollarının ayrılmaya başladığı yerde, Alakır Çayı da burada doğuyor. TÜBİTAK'ın ulusal gözlem merkezi de bu yaylayı çeviren yükseltilerden Bakırtepe'de. Yaban hayatı açısından da zengin Bey Dağları 1972'de milli park ilan edildi.